Şizofreni hakkında bilgiler

Şizofreni ve Tedavisi
Şizofreni ve Tedavisi
Adını anmak bile duygusal tepki ve korku meydana getiren bir hastalık. Muhtemelen akıl hastalıkları içinde en gizemli ve bilinmeyeni en çok olanı. Şizofreni cinsiyet, ırk, iklim, kültür farkına bakmaksızın her 100 kişiden 1’inde değişik ağırlıkta rastlanılan bir hastalıktır. Zekaya bir etkisi olmadığı için akli bir gerilik söz konusu değildir. Düşünce, duygu ve davranış bozukluklarıyla ortaya çıkan bir psikoz türüdür. Hastalığın nedeni ve tarifi tam olarak yapılamamakla birlikte psikolojik ve toplumsal etkenlerin birlikte rol oynadığı düşünülür.

Hastalığı bazıları bir kişilik ikilemi, bazıları duygular ve düşünceler arasında uyumsuzluk olarak tanımlar. Bazıları da kişinin kendine özgü bir iç dünya oluşturmak ve bu iç dünyaya çekilmesine neden olan bir psikiyatrik rahatsızlık olarak tanımlar. 15 ila 45 yaşları arasında etkin olup genellikle genç yaşlarda başlar.

Mark 21 yaşındadır ve hastalığı 15 yaşında başlamıştır. Buna rağmen üniversitedeki fizik eğitimine devam etmektedir. Lery 30 yaşındadır partime bir işte çalışmaktadır. Liya 26 yaşındadır. 2 kere tedavi gördüğü bir psikiyatri kliniğinden yeni taburcu olmuştur.

Şizofreni tanısının konulabilmesi için bazı belirtilerin tespiti gereklidir. Belirgin ve hat safhadaki bu belirtilere göre kesin bir tanı konulması için en 6 aylık bir müşahede süresi gereklidir. Aslında bir çok halde bu belirtilerin tümünün hastada bulunması da şart değildir. Olayların yüzde 64’ünde gerçeklerle ilgili olamayacak hayaller aleminde yaşanır. Örneğin Lery kendisinin uzayda yıldızlar arasında gezinebildiğine inanmaktadır. Vakaların yüzde 74’ünde görsel yada işitsel halüsinasyonlar, yani varsayılan algı bozuklukları olur. Mark ise kendisine ne yapması gerektiğini söyleyen sesler duyduğuna inanır. Bazı hallerde düşünceyi oluşturan kavramlar arasında bağlantı yok olmuştur ve konuşmalara karışık anlamsız bir ifade şekli hakimdir. Vakaların neredeyse hemen hepsinde hastanın normal fonksiyonlarında bir zayıflama, derinliğinde belirgin bir azalma ve okuldaki randımanında bir düşüklük görülür.

Şizofreni belirtileri arasında hastada zeka ve bellek bozuklukları olmadığı için ilk başta tespiti güç bazı negatif belirtilerde vardır. Genellikle sosyal davranışlardan uzak bir inziva hali görülür. Hastalığın belirtileri arasında yüz ifadesinde donukluk, somurtkanlık, isteksizlik, sosyal ilişkiler kurmakta zaaf, garip el yüz hareketleri ve kalıplaşmış yinelenen hareketler, konuşmada güçlük, günlük olaylara karşı aşırı bir ilgisizlik, temizliği ihmal, dikkat ve konsantrasyon eksikliklerini sayabiliriz.

Hastalığın arazları ilk 5 yıl içinde giderek artan bir şiddetle geliştiği için erken teşhis önem taşımaktadır. Şizofreni en çok 20 yaşlarında görülür. 20 ila 40 yaşları arasında kişiden kişiye değişen bir seyir gösterir. 40 yaşı civarında belirli bir durağanlığa girer. 40 yada 45 yaşından sonra şizofreniklerin yaklaşık yarısın da ilaç tedavisi kesilebilir.

Hastalığın gelişmesi üç aşamada olur. İlk aşamadaki belirtileri sadece aile bireyleri ve yakın arkadaşlar fark edebilir. İkinci aşamada belirtiler akut ve belirgin bir hale gelir. Varsanımlar, hezeyanlar ve tutarsızlıklar gözle görülür bir hal alır. Hasta genellikle bu dönemde tedaviye alınır. Hastalık yerleştiğinde hasta giderek daha büyük bir keder ve sıkıntı içine girer ve varsanımlar birbirini kovalar, aşırı bir ürkeklik başlar. Bunu bir otizm, içe kapanma takip eder. Dış dünyadan tamamen çekilme, kendini çevreden koruma saplantısının bir sonucudur. Sonunda hastalığın gerileme ve durulma dönemi gelir ki burada negatif belirtiler ön plandadır. Mark şuan hastalığın bu evresindedir. Hastalığın karmaşık duygusal tepkiler, toplumsal yaşamdan uzak durma, dikkatini toplayamamak, fonksiyonlarda durgunluk gibi belirtileri devam edebilir. Ama halüsinasyonlar dönemi son bulmamış olsa bile iyice gerilemiştir.

Hastalığın nedeni henüz bugünde tam olarak belirlenememiştir. Ama yapılan araştırma sonuçları bunu tekbir nedene bağlamaktansa, bir takım nedenlerin müşterek hareketine bağlamanın daha doğru olduğunu göstermektedir. Son zamanlarda artan bir eğilimle hastalığın kalıtımla olan ilgisi de araştırılmıştır. Kesin bir sonuç elde edilememekle beraber şizofren vakalarının bulunduğu ailelerde normalde yüzde 1 olan ihtimalin yüzde 10’lara ulaştığını iddia edenler vardır.

Şizofreninin Beynin Ön ve Sol Bölgesi ile İlişkisi
Şizofreninin Beynin
Ön ve Sol
Bölgesi ile İlişkisi
MRI tarayıcılar sayesinde sinir sistemimizin taranması giderek daha iyi sonuç vermeye başlamıştır. Bu çalışmalar şizofreniklerin ön beyinlerinde bir aktivite durgunluğunu göstermektedir. Buna karşın bazı hastalarda özellikle halüsinasyonlar sırasında beynin sol bölgesinde anormal bir hareketlilik gözlemlenmiştir.

Bir başka hipotez beynin iki yarım küresi arasındaki iletişim zayıflığıdır.

Şizofreninin Beyin İki Yarım Küresinin İletişimi ile İlgisi
Şizofreninin Beyin İki Yarım
Küresinin İletişimi ile İlgisi
Biyokimyasal nedenlerde araştırma konusu yapılmıştır. Bu sıralarda şizofrenlerde beyin dokusunda dopamin etkinliğinin son derece yüksek olduğu saptanmıştır. Beyindeki uyarılar ve bilgiler bir hücreden diğerine sinir iletkenleriyle geçer. Bu sırada bir hücrenin salıverdiği dopamin komşu sinirin alıcısı tarafından emilmektedir.

Lery bir şeye konsantre olamamaktadır. Bunun nedeni beyindeki bilgi ve uyarıların algılanmasındaki zorluktur. Lery bir ihtimal görsel ve işitsel uyarılara gereğinden çok duyarlılık göstermekte buda algılamasını zayıflatmaktadır.

Şizofreni ve Biyokimyasal Nedenler
Şizofreni ve
Biyokimyasal Nedenler
Şizofreninin nedenleri arasında toplumsal ve çevresel etkenler son sırayı almaktadır. Şizofreniklerin okul hayatındaki tehlike ve sorunlara, aile içindeki çelişkili olaylara karşı fazlaca duyarlı oldukları kesindir. Ama bu neden midir? Sonuç mudur? Günümüzde psikiyatristler, biyopsikolojik hassasiyet ve kalıtsal nedenlerin bu hastalığa karşı direnci azaltıcı etkileri üzerinde çalışmaktadırlar.

Şizofreninin tedavisine gelince hastane tedavisi ilk adım olarak görülmektedir. Hasta, kesin teşhis konulup hastalığın seyri konusunda yeterli bir süre müşahede altında tutulduktan sonra en uygun tedavi yolu seçilebilir. Bir ilaç tedavisine girilecekse nöroleptik ve anti psikotik ilaçlar tercih edilmektedir. Şizofreninin kontrol altına alınmasına önemli katkısı bulunan bu ilaçların ne yazık ki bir takım istenmeyen yan etkileri de vardır. Adale kasılmaları, kramplar, spazmlar ve denge bozukluklarını bunlar arasında sayabiliriz. Bu gibi durumlarda da bu yan etkileri hafifletecek ilaç tedavileri gerekebilir.

Nöroleptik ilaçlar, akut hallerde geçici faydalar sağlamakta ve nükse karşı direnci artırmaktadır ki tabi bunlar da önemlidir. Birkaç haftalık ilaç tedavisi bile hastanın sakinleşmesine, varsanımlarının azalmasına, psikotik ataklara faydası olmaktadır. Nöroleptik ilaç uygulaması doktor görüşü alınmadan durdurulmamalıdır. Belirgin emarelerin kaybolması halinde dahi ilaç tedavisinin durdurulması, vakaların yüzde 80’inde atakların yeniden başlamasına neden olmaktadır. Bu nedenle doz yavaş yavaş azaltılmalı ve hastalığın seyri dikkatle izlenilmelidir. Vakaların yüzde 20’sinde hasta ilaçsız bir şekilde yaşamını sürdürebilmektedir.

Ama ilaç tedavisinin yanı sıra uygulanan ve hastaneden çıkıştan sonra tercihen iki yıl kadar süren destekleyici psikoterapi çok yararlı olmaktadır. Hastanın kaçındığı insan ilişkilerinin düzelmesine, içe kapanmadan çıkıp çevresine güven duymasına yardımcı olur. Bu tür psikolojik destek hasta için olduğu kadar aile yakınları içinde önemlidir. Bir çok batı ülkesinde grup terapiye büyük önem verilmektedir. Aile bireylerinin hastalığı tanımaları, nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmeleri, hastalarını ne aşırı eleştiri, ne de aşırı koruma altında tutmamaları bakımından büyük önem taşır.

Bir şizofren ile yaşayan aile bireylerinin tutumu, hasta kadar hassas ve önemli bir unsurdur, hastalığın gelişiminde. Hastaların yüzde büyük kısmı zamanla bir çok fonksiyonları yerine getirebilecek, bir iş sahibi olacak, hatta Mark gibi eğitimlerine devam edebilecek şekilde iyileşme göstermektedir. Değişik tedavi yöntemlerinin bir arada kullanılmasıyla yani psikolojik eğitim ve nöroleptik ilaçlarla bir çok hasta birbirini takip eden hastane tedavilerinden kurtulmaktadır.

Şizofreni hiç ayırım yapmadan her 100 kişiden 1’ini vuran bir hastalıktır. Hastalıkla ilgili her şeyin açıkça konuşulup öğrenilmesi ve bu hastalığın çevresindeki gizem bulutlarının dağıtılması gereklidir. Şizofrenik insanlarında toplumumuzda bir yeri vardır. Hastalıklarının ağırlığına göre onlarında toplumsal yaşamımıza katkıları olabilir ve olmalıdır da.


11 yorum:

Adsız
Merhaba,
Gerçekten adını tam şizofreni bilmediimiz bir hastalıkla karşı karşıyayız. Ablam 34 yaşında..okulda hep sessiz içine dönüktü..Yılar sonr abu kendisine en ufak bısey yapana veya yapmayana kafayı takkmakla geçti..saldırgan oldu...öfke nöbeti geçiriri oldu..durum gittikçe ilerledi ve en sonunda durup dururken kafada üretmeye veya o manaya gelıcek eylemlere girdi...efeksor ve risperdal ile yasadıgından berı ıse hayatımız neşe berrak içinde...öncesi acı kavga gürültü panik bela içindeydi..ama şuan risperdal adet düzensizliği yaptı diye bırakmak ister..hem bu iyi halini düzenli kılıcak hem adet görmesini sağlayacak bir imkan nedir sizce_psikoterapi de fayda sağlarmı...evin içinde ve kırk yılda bi çıkab biri..
26.3.14
Mustafa
Sağlayabilir. En azından mümkünse denenmesi gerekli. Bu arada ablanızın çörek otu da kullanmasını tavsiye edebilirim. Geçmiş olsun dileklerimle..
27.3.14
Unknown
Yıllardır kullanıyorum kullanmadığım ilaç kalmadı ama ablanın halini ben anlıyorum o ilaçlarda insanı ruhsuz yapıyor ot gibi yaşatıyor ve bi zaman sonra bırakmak istiyorsun
15.4.16
Adsız
Kafamda gerçekten istemediğim düşünceler var sanki düşündüğüm herşey olcak gibi geliyor aka kurtulamıyorum her dk saniye böyle sürüyor lütfen yardım edin
6.6.15
Adsız
Al bendende o kadar yanlız değisin
15.4.16
Adsız
aynen öyle nerden oldu anlamadım her an bir şey olcakmış gibi yardım edin konuşarak yardım ederiz belki birbirimize lütfen yardım edin :(
21.9.16
Bu Benim Kaderim
Alışmaktan başka çaren yok. İnsanların dışlamasına, garip davranışların yüzünden seninle alay etmelerine, bazen kolunu kaldıracak kadar bile dermansız hissetmene bunlardan dahada önemlisi ruhunun süreki azap çekip hayattan tiksinmene rağmen yaşamak zorunda olduğuna alışmalısın. Elindeki imkanları tassarruflu kullanıp bu kahredici ömrün sonuna kadar kendin için yeterli hale getirmeye çalışmalısın. Kaderinden kaçamazsın, intiharı düşünürsen emin ol öyle bişey yaparsan ölümden sonraki yaşayacağın hayatta bugünlerini mumla ararsın. Nasıl bir yer olduğunu biliyorum. Hezeyanlarımda bunu yaşadım. Belki yaşadıklarım çok daha hafifidir. Bu yüzden en azından öldüğünde Allah'ın sana merhamet edip seni mükafatlandıracağı ümidiyle, azap doluda olsa bu hayatı yaşamak en doğrusu...
13.8.17
Unknown
S
9.2.16
Adsız
şizofrenının çaresi çok biinen birsey yani herkesin bildiği ve yapmadıgı birseydir sakın bunu teşvik için algılamayın gercektende bu diyecegımı egerkı kısı yaparsa ALLAHIN izni ile zamanla artık şizofrenıye veda edecektır hatta şizofrenı o kısıde tarih olacaktır büyük bir sabırla yapması lazım ama iman edip nazama baslamak ve namazı kılmak işte çare bu gercekten çaresi bu deneyin sabırla bakın onca yıl ilac kullanıyorsunuz 6 7 ay namaza devam edin ve farkı görün şizofrenının nasıl eriyıp yok oldugunu ALLAHIN iznıyle isteyen uygular isteyen yapmaz selametle ALLAH şifa versin
3.9.17
Adsız
bir tanıdıgım namazını kılıyor ve şizofreni hastası . Hasta olmadan önce de kılıyordu.
2.3.18
Adsız
Bir şeyi ömür boyu kullandırmak ona çare bulmak değildir. Olsa olsa kandırmacadır. Onu kullanana kadar tıbbin ilaclarini kullanır insan.


26.5.18