Kalp hakkında bilgiler

Ritmi insan tutkusunun karmaşıklığını, nefes kesici bir basitlikle besler. Bir ömür boyunca 2 buçuk milyar kereden daha fazla atarak 200 milyon litreye yakın kan pompalar. Başka hiçbir organ insan ruhuna bu kadar bağlı değildir. Çünkü onun varlığı yaşamın nabzıdır. Bu yazımızda insan kalbinin sırlarını keşfedeceğiz.

Kalp Atışı Animasyon
Kalp Atışı
Tango yapmak için iki kişi gerekir. Aşık olmak için de iki kişi gerekir. Birbiriyle uyumlu iki beyin. Birbiri için atan iki kalp gerekir. Ancak kalbin iç yüzü onun popüler imajını örter. Hiçbir duygu barındırmaz. Kalp sadece bir pompadır. Kanı bir damar labirentinin içinden vücudun en uzak uçlarına kadar ulaştırır. İç organlarımız arasında kalbin eşsiz bir yeri vardır. Çalıştığını hissettiğimiz tek organdır.

Özellikle de dans ederken egzersiz yaparken ya da bir şeyden kaçarken. Kalp atışının sesi yaşamın bir doğrulamasıdır. Vücudumuzun her yerine taze kan gittiğinin, bize sağlık enerji ve yaşama gücü verdiğinin bir sağlamasıdır. Kan yaşamın nehridir. Vücut içerisindeki yolcuğunda her hücreye gerekli maddeleri götürür. Aynı zamanda vücudun çöpçüsüdür. Çok çalışan kaslarımızdaki atık maddeleri alıp götürür. Kan getirdiklerini vücudun hücreleri arasında mekik dokuyan en küçük damarlara boşaltır. Bunlar arasında yiyecek su ve diğer kimyasallar yer alır.

Ancak en önemli yük oksijendir.

Vücuttaki her hücrenin sürekli bir oksijen kaynağına ihtiyacı vardır. İnsan vücudunda tepeden tırnağa kadar bu yaşam veren sıvıdan 6 litre bulunur. Kan karışık bir damar ağı içerisinden her kası, dokuyu ve organı dolaşır. Uç uca bağlansalar dünyanın çevresini 4 kez dolaşabilecek 160 bin kilometrelik bir uzunluğa ulaşırlar. Kanı hareket ettiren itme gücünü kalp sağlar. Geniş damarlarda kan saatte bir buçuk kilometre hızla akar. En küçük kılcal damarlara ulaştığında bu hızın binde birine yavaşlar. Bu yavaş akış kana vücudun 60 milyar hücresiyle madde değiş tokuşu yapması için bol bol zaman tanır. Kalp bütün dolaşımı hızlandırabilir ya da yavaşlatabilir.

Dinlenmiş bir vücut çok fazla oksijen istemez. Kalp yavaş atar ve kanın her yeri dolaşması 1 dakika sürer. Ancak egzersiz yapınca ya da heyecanlanınca hücreler yiyecek ve oksijen açlığı çeker. Kalp onları iyi beslemek için daha hızlı atar.

Kan sudan yoğundur çünkü birkaç tür hücre içerir. Oksijen taşıyan alyuvarlar kana karakteristik rengini verir. O hücreler olmadan kan soluk bir sarı tonundadır. Her toplu iğne ucu kadar kanda 5 milyon alyuvar bulunur. Vücuttaki 40 kadar hücre türü için yaklaşık 2500 milyar alyuvar vardır. Alyuvarlarda özellikle oksijen taşıması için özel bölümler vardır. Hemoglobinin bu bilgisayar modellemesinde, 4 küçük sarı bölge çok önemlidir. Bunlar oksijen için mıknatıs görevi görür. 10 bin atomdan oluşan bu koca molekülün geri kalanı, sadece bu çok özel bölgeler için barınak işlevi görür.

Akciğerde yoğun bir kan damarı ağı bulunur. Bu damarlar küçücük hava dolu keseciklere sarmalanmıştır. Burada hemoglobine oksijen yüklenir. Kanın beşte biri her zaman akciğerde bu hayati önem taşıyan işi yapmaktadır. Akciğer dokusuna sarmalanmış milyonlarca kılcal damardan bir kan seli akar. Hava keseciklerindeki oksijen ince ara duvarlardan kana rahatlıkla geçerek alyuvarlara karışır. Oksijen kaynağı azaldığında kanın mavimsi bir rengi olur. Bu hayati gaz geldiğindeyse sağlıklı bir kırmızı renge bürünür. Sıvı oksijen kaynağı artık gereken yere gitmeye hazırdır. Bu da kalbin işidir. Akciğerlerin arasına tuhaf bir açıyla yerleşmiş kalp yumruktan biraz daha büyüktür ve yarım kilodan hafiftir.

Yaygın kanının aksine kalp göğsün ortasındadır ancak en güçlü nabız atışları en alt kısımda olur. O yüzden kalbimizin vücudun solunda attığını hissederiz. Dinlenirken kalp dakikada 70 kez atar. Bir ömür boyunca günde 100 bin kez. Her atışta 1 litrenin 30'da biri yani bir su bardağının dörtte biri kadar kan pompalanır. Kalbin pompalayan duvarları sıra dışı bir kas hücresinden oluşur. Mikroskopla bakıldığında her bir kalp hücresi sürekli kendi ritimleriyle seğirmekte. Ancak iki kalp hücresi birbirine dokunduğunda, çok zayıf elektrik akımlarının teşvikiyle tek olarak atmaya başlar. Kalbin elektrik sistemi incelendiğinde kaslar arasında dolaşan akımlar görülür. Bu akımlar kalp pili olarak bilinen bir grup sinir hücresi tarafından yönetilir.

Kalp Atışı
Kalp Atışı
Kalp pili sinir bölgesi (pacemaker) nabzı kontrol eder.

Aynı zamanda vücudun diğer kısımlarından gelen mesajları dinler. İsteğe bağlı olarak kalbin kan pompalayışını hızlandırır ya da yavaşlatır. Kaslar iş yaparken daha fazla kan ister. Ancak güçlü duygular da kalbi harekete geçirir. Aşk da korku da kalbin çarpmasını sağlayabilir. Bu çok çalışan organ son derece karmaşık görünebilir fakat basit bir plana uyar.

Kapakçıklar kalbi 4 boş odaya böler. Çiftler halinde çalışarak iki ayrı pompa meydana getirirler. Pompalardan biri oksijeni tükenmiş kanı akciğere çeker. Diğeri ise kanı vücudun her yerine gönderir. Boş odaların duvarları sadece kastan oluşur ve düzenli olarak kasılıp gevşerler. Böylece dayanıklı fakat esnek kapakçıklar kanın tek yöne gitmesini sağlar. Kalbin 4 kapakçığı farklı görünür ancak aynı işi yaparlar.

Kalp kaslarının her bir kasılışı kanı belli bir yöne iter. Kasılmadan sonra kapakçıklar derhal kapanıp kanın geri gelmesini engeller. Aralıksız çalışan bu kapakçıklar kalbin sarf ettiği emeğin sessiz tanıklarıdır. İki ana kapakçığın birbirinin ardı sıra çarpması sonucu, kalbin çift atış sesi oluşur. Kanın vücudu dolaşıp geri döneceği 1 dakikalık sürat koşusu için ortam hazır. Başlangıç çizgisi kalbin sol kısmı. Pompa çiftinden güçlü olanıdır. Üst odası akciğerden gelen oksijen zengini kanla dolar. Bu biyolojik odanın esnek sütunları kastan ve sert liften oluşur. Her kalp atışında kanın son damlasına kadar pompalanmasına yardımcı olurlar. Kasılan duvarlar kanı Mitral Valv'in içinden dışarı atar.

Mitral Valv adını piskopos başlığına benzeyen iki kapakçığından alır. Mitral Valv'i yerinde tutan kordonlar tam anlamıyla kalp iplerinizdir. Kan alt odadaki sol karıncığa girer. Burada onu kalbin en güçlü kası kuşatır. Karıncık kanla dolduğunda kaslı duvarlar birden sertçe kasılır. Sağ üstteki odanın kapakçığı hızla kapanır. Oksijen ve enerji yüklü kan soldaki kapakçıktan dışarı gönderilir. Uygulanan basınç, kanı vücudun en uzak noktalarına kadar ulaştırmaya yeterlidir. Valv'in ötesinde vücudun en büyük atardamarı olan aort yer alır.

Kalp Atışı ve Kapakçık Animasyonu
Kalp kapakçıkları nasıl çalışır?
Kanın inanılmaz yolculuğu burada başlar. Aort dallanan pek çok atardamarın birincisidir. Kan her kalp atışında keskin dönemeçli aortu önce yukarı sonra tekrar aşağı doğru izler. Kalp kendisini dolduran kandan hiçbir besin almaz. Kalp Kasları, dışarıdan bir kaynağa ihtiyaç duyar. O yüzden yeni kanın ilk şanslı alıcısı kalbin kendisidir. Küçük atardamarlar aorttan dallanır ve kalbe döner. Gittikçe küçülen damarlara bölünen bu kalp damarları dinlenmeyen kasların içlerine kadar işler. Hepsi birbirine bağlı olan bu dar damarlar bir çeşit güvenlik ağı yaratırlar.

Belli bir yolda kan akışıyla ilgili sorun olursa kanın gidecek başka bir yol bulma olasılığı yüksektir. Atık ürünler kalbin toplardamar sistemine girerek kalbin sağ tarafına gönderilirler. Kıvrımın en üstünde kan üç büyük yoldan birini seçmek durumundadır. Sağ ve soldaki açıklıklar kollara giden atardamarlardır. Ortadaki ise başa giden yoldur. Baş her zaman temiz oksijene ihtiyaç duyan çok meşgul bir organ barındırır. Kan damarları beyne her dakika 1 litrelik kola şişesi kadar kan sağlamak zorundadır.

Vücudu sürekli çalıştırması gereken beyin sabit bir kan kaynağı olan tek organdır. Hatta dışarıda geçirdiğimiz bir akşam dinlenirken bile. Aorttaki ana akış vücudun orta ve alt kısımlarını beslemek için yoluna devam eder. Bu kan kafaya ve kollara giden yan yollara sapmadan aortun en üst kısmındaki bir dönemeci dolaşarak akmayı sürdürür. Kan bu gittikçe daralan kanalda kalbin arkasından sırta ve akciğerlerin arasından aşağıya doğru yolculuğuna devam eder. Bir çift geniş atardamarı böbreklere götüren başka bir ana kavşağa ulaşır. Bu yola sapan kanın, toksinleri temizleyen ve fazlalık suyu atan milyonlarca mikroskobik filtreden geçmesi gerekir. Vücudun pompa sisteminin diğer bir parçası olan üreterler, atıkları idrar olarak dışarı atar.

Ancak atardamarlar sadece basit bir tüp işlevi görmez. Güçlü duvarları kas tabakalarından oluşur. Bu kaslar kan basıncını kontrol etmede ve kanı en çok ihtiyaç duyulan yere göndermede aktif rol oynar. Büyük atardamarlar, tersine akan bir nehir gibi gittikçe küçülen kollara ayrılırlar. Atardamar ne kadar küçükse akan kan o kadar önemli ölçüde etkilenir. Kavşaklardaki uzmanlaşmış hücreler kan akışını yönlendirebilir. Bağlanan bir kan damarını açıp kapamak için şekil değiştirirler. En küçük atardamar bile içinden geçen kan hücreleriyle oynayabilir. Hızlarını değiştirebilir hatta akışı tamamen durdurabilir. Bütün bu kontroller ve dengeler kan dolaşımına çok büyük bir esneklik kazandırır. Çok yönlü atardamarlar hangi hücrelerin iyi muamele göreceğine karar verebilir. Tüm atardamarlar sonunda kılcal damarlara bağlanır.

Kalbin Akciğerlere ve Vücuda Kan Pompalanması Animasyonu
Kalbin Vücuda Kan Pompalaması
Kılcal damar santimetrenin yüzde biri uzunluktadır. Toplam uzunluğu bir insan saçının eninden daha kısadır. Kılcal damarlar öyle dardır ki alyuvarların bazen içlerinden geçmek için kıvrılması gerekir. Kanın hayati önem taşıyan oksijen ve besin kaynaklarını boşaltıp, hücrenin artıklarını topladığı yer burasıdır. Oksijeni tükenmiş ve karbondioksit yüklü kan, artık kalbe ve akciğere doğru uzun geri dönüş yolculuğuna başlamalıdır. Kılcal damarlar daha büyük damarlar oluşturmak için birleşen küçük toplardamarlara bağlanır. Toplardamar genellikle diğer tarafa akan dar bir atardamarın yanında yer alır. İki damar her saniye aynı miktarda kan taşır.

Ancak koyu renkli toplardamarların daha geniş olması gerekir. Güçlü kalp atışının ittiği kan atardamarlarda hızlı dolaşır. Ancak dar kılcal damarlarda basıncı düşer ve toplardamarlarda daha yavaş ilerler. Aynı akışı yakalamak için bu damarların daha geniş olması gerekir. Toplardamarların duvarlarında kas yoktur ancak çevrelerinin enerjisinden faydalanabilirler. Aktif bacak kasları kanı tek başlarına pompalar.

Toplardamarlardaki küçük kapaklar kanın geri akmasını engeller. Bu kapaklar insanlar için çoğu 4 ayaklı hayvana göre daha büyük önem taşır. Geri dönen kanın yerçekimine karşı 130 santimetre yol alması gerekir. Ana toplardamarlar vücudun ortasına ulaştığında artık etraflarında iş yapan kaslar yoktur. O yüzden yardım, solunum için kullandığımız kaslardan gelir. Akciğerin altında uzanan vücudun ana toplardamarı her nefes alışımızda sıkılır. Genişleyen göğüs de bu toplardamarın üst kısmındaki basıncı düşürür. Böylece kanı kalbe doğru çeker.

Herhangi bir anda kanımızın yüzde 60'ı toplardamarlardan yavaşça kalbe geri dönmektedir. Bu miktar kalpten atardamarlardan ve kılcal damarlardan vücuda giden kanın üç katıdır. Kalpten çıkışından 40 saniye sonra kan geri döner. Şimdi sıra diğer pompadadır. Üst oda, vücutla baştan gelen iki büyük toplardamarın getirdiği mavimsi kanı ve kalbin kendi küçük damar ağından gelen kanı toplar. Tek atışta kan bir kapakçıktan hızla alt odaya akar. Bu kapağın 3 kanadı vardır. Ama içinin dışına gelmesini önlemek için o da kalp iplerinin çekişine bel bağlar.

Alt oda yani sağ karıncık kalpteki iki pompadan zayıf olanıdır. Onun kasları kanı çok daha kısa ve kolay bir yolculuğa çıkarır. Bu yolculuk sadece akciğere kadardır. Kan 1 dakikalık döngüsünün son aşamasına girer. Akciğerin içinden sol karıncıktaki başlangıç noktasına döner. Yolda karbondioksiti atar ve taze, hayat veren oksijeni alır. Bu yeni oksijen kaynağıyla kaslar rahatlar ve tekrar çalışmaya hazır olur.

Kalp insanoğlunun tasarladığı en iyi pompadan bile çok daha başarılıdır. Kendi kendine çalışır, kendi kendini onarır ve gücünü kendinden alır. Bir sembol olarak da bir o kadar güçlüdür. Kalp asırlar boyunca insanın merkezi olarak görülmüştür. Cesaretin, arkadaşlığın ve aşkın evrensel simgesidir.


Hiç yorum yok: