Diyabet hakkında bilgiler

İnsülin Şırıngası
İnsülin Şırıngası
Şeker kronik bir hastalıktır ve yetişkinlerin yaşam süreçlerinde değişik nedenlerle belirir. Ancak birkaç aylık bebeklerde bile rastlanılan bir hastalıktır, şeker hastalığı. Çocuklarda rastlanılan şeker hastalığına bir çok değişik isim verilmiştir. Tip 1 diyabetler, çocukluk çağı şeker hastalığı, insüline bağımlı şeker hastalığı bunların arasındadır.

Bu hastalığı taşıyan çocuklar yaşam boyunca bir çok şeye dikkat etmek ve hastalıklarını kontrol altında tutmak zorundadırlar. Şeker dünyada 100 milyondan fazla insanı etkileyen yaygın bir hastalıktır. Çocukların bu rakam içindeki payı yüzde 3 ila yüzde 6 arasında değişir. Kuzey yarım kürede daha çok görülen bir hastalıktır. İskandinav ülkelerinde yüksek, Japonya da düşük düzeyde görünür.

Şeker hastaları besinleri uygun bir şekilde enerjiye dönüştüremezler. Yediğimiz besinleri sindirim sistemimiz glikoz denilen ve bir karbonhidrat türü olan şekere indirger. Başlıca enerji kaynağı olan glikoz kan aracılığı ile hücrelere ulaşır. Glikoz kanda dolaşırken midenin arkasında bulunan pankreas kandaki glikozun hücrelere girmesine katkıda bulunan bir hormon salgılar. Ne var ki şeker hastalarında pankreas yeterli insülin salgılayamaz. Yada salgılanan insülin etkisizdir. Hücreler tarafından soğrulamayan glikoz kanda kalarak hiperglisemi dediğimiz kanda normalden fazla şeker birikmesine neden olur. Bu kan şekerinin yüksekliği durumudur.

Diyabeti başlıca iki grupta toplayabiliriz. Andrea'nın ki tip 1 dediğimiz insüline bağımlı diyabettir. Şeker hastalarının sadece yüzde 5 ila yüzde 10 arası bu gruptandır. Ama bunlarında yüzde 90’ı çocuktur. Tip 2 dediğimiz ve insüline bağımlı olmayan şeker hastalığına genellikle yetişkinlerde rastlanır. Ve vakaların yüzde 90’ı aşırı kilodandır. Bu hastaların vücutları yeterli insülini üretir ama bu insülin vücut tarafından yeterli etkinlikte kullanılamaz.
Çocuklarda Diyabet
Çocuklarda Diyabet
Şeker hastalarının yüzde 90’ı bu gruba girer. Bu iki ayrı tip neredeyse iki ayrı hastalıktır. Tip 2 çoklukla 40 yaşından sonra ve zaman içinde yavaş yavaş gelişirken, Tip 1 aniden ortaya çıkıp vücutta ciddi bir insülin eksikliği görülür.

Pankreas yeterli insülin salgılayamadığı için kandaki glikoz hücrelere geçemez, oysa hücrelerin glikozlara ihtiyacı vardır. Bu tipteki tedavinin amacı vücuttaki insülin eksikliğini bir şekilde dışarıdan temin etmektir. Aslında pankreas küçük bir bilgisayar gibi çalışır. Kandaki şeker miktarını devamlı ölçüp aldığı veriye göre insülin salgısını ayarlar. Andrea'nın vücuduna belirli zamanlarda insülin şırıngalamasının nedeni de budur. Andrea vücudunda gerekli olan insülin dozunu kendisi ayarladığı için yemeği zamanında yemeye ve vaktini kaçırmadan insülin yapmaya özen gösterir.


İnsüline bağımlı şeker hastalığı neden olur?

Bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bazılarının bu hastalığa kalıtsal sahip oldukları bilinir. Ama vücudun bu zaafını tetikleyen çevreden ve kişiden kaynaklanan bir neden olmalıdır. Andera'nın kardeşlerinin 20 yaşından önce bu hastalığın belirtilerini gösterme ihtimali diğer kişilere göre yüzde 3 ila yüzde 6 oranında daha fazladır.

Şeker hastalığı bağışıklık sistemindeki bir bozukluktan da ileri gelebilir. Bazen sistem kendi pankreasının salgıladığı beta hücrelerini yok eden antikorlar üretmeye başlar. Oysa insülinin yapılmasına katkıda bulunan bu beta hücreleridir. Bu nedenle şeker hastalığını otoimmün sistemimizin bir arızası olarak görenler vardır.

Bazı hallerde hastalık doğumu takip eden üçüncü yada dördüncü haftada belirtilerini vermeye başlar. Bebek çok çabuk susayıp, çok çabuk acıkmaya başlar. Sık idrar yapar, kilo kaybeder ve halsizleşir. İki yaşına geldiğinde hastalık zirveye çıkmıştır. Bu zamana kadar beta hücrelerinin yüzde 90’ı yıkıma uğramış ve kalan yüzde 10 vücudun ihtiyacı olan insülini sağlamakta yetersiz kalmıştır. İnsülin olmadan kandaki glikoz hücrelere giremez ve kanda birikir.

Kan şekerinin yükselmesi vücudun su kaybına, susuzluk hissine ve sık sık idrara çıkmaya neden olur ve kilo kaybı başlar. Zamanla vücudun insülin salgılaması hepten durur ve vücut tamamen insüline bağımlı hale gelir. Bu artık yaşam boyu sürecek bir durumdur.

Çocuklarda İnsülin İğnesi
Çocuklarda İnsülin İğnesi
Günümüzde şeker hastalığı ile ilgili çalışmalar hastaların yaşamlarını bu şartlar altında en iyi nasıl sürdürebileceklerini araştırmaktan öte değildir. Hastanın kendi kan şekerini en basit yöntemlerle en basit nasıl ölçeceği ve buna uygun insülin ihtiyacını en basit vücuduna zerk edeceği çalışmalarına esastır. Hastalıklarıyla yaşamayı öğrenmek şeker hastalarının kısa ve uzun vadeli sağlıkları için önemlidir.

Kan şekerinin ideal düzeyde tutulması kalp rahatsızlıkları, felç, karaciğer yetersizliği ve körlük gibi orta ve uzun vadeli hastalıkları önleyebilmek için şarttır. Melanie günde 2 defa kahvaltıdan ve öğlen yemeğinden önce insülin şırıngalamaktadır. Bazı hastalarda bu günde 4 kereye kadar çıkar.

İnsülin 1921 yılında Banting ve Best adındaki iki Kanadalı doktor tarafından bulunmuştur. Bu önemli ve tarihi buluştan önce şeker hastaları ölüme mahkumdular. İnsülin hem hayvansal hem de kimyasal yollardan elde edilir. Hayvanlardan elde edilen insülin için inekler ve domuzlardan faydalanılır. Sentetik insülin ise DNA ve değiştirilmiş hayvan insülinin karışımıyla elde edilir. Hayvan bazlı olmayan insülinlerin alerji yapma ihtimali azdır. Hayvansal insülinin etki süresi daha uzundur. Şırınganın yapıldığı yerde bir şişlik ve geçici bir iz bırakır.

İnsüline Bağlı Tip 1 Diyabette Pankreas ve İnsülin Şırıngası
Pankreas ve İnsülin
Şırıngası
İnsüline bağımlı şeker hastaları gramlı olarak kan şekerlerini ölçmek zorundadırlar. Bir şırınganın vaktinin kaçırılması yada beslenmede bozukluk şeker hastasını oldukça tehlikesi bir duruma sokabilir. Kanda yeterli şekerin bulunamaması hali olan hipoglisemi terleme, yorgunluk, baş ağrısı, baş dönmesi, davranışlarda bozukluk, aşırı acıkma ve görme sorunları yaratabilecek önemli arazlardandır. Durumun düzelmesi için hastaya hemen şeker verilir. Bazı hallerde insülin dozunun yeniden ayarlanması gerekebilir. Şeker krizi çırpıntılara neden olabilir. Glikoz şırıngalamak kan şekerini ve kusma durumunun normale dönmesini sağlayan en çabuk yoldur.

Bunun tam aksi durum kanda normalden fazla şeker bulunması hali olan hiperglisemidir. Aşırı bir açlık ve susuzluk durumu ağızda kuruma, sık sık idrara çıkma belirtileri arasındadır. İleri hallerde hastanın şeker komasına girmesine neden olabilir. Andrea insülin programına uymadığı takdirde karşılaşabileceği tehlikelerin bilincindedir. Olası bir şeker komasının yanında gözlerinin karaciğerinin ve tüm dolaşım sisteminin uğrayacağı ve giderilmesi mümkün olmayan hasarı da dikkate almak zorundadır. Bu nedenle, pankreası normal insülin salgılasaydı nasıl bir denge oluşacaktıysa, bu dengeyi kendisi sağlamalıdır. Aksi takdirde körlük ve böbrek yetersizliği onun için kaçınılmaz bir son olacaktır.

Şeker hastalığı üzerindeki çalışmalar koruyucu ve tedavi edici alanlarda devam ediyor. Araştırmacılar genetik formüller ve antikorlar üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştırmışlardır. Şeker hastası bir çocuğun kardeşlerinde de bu hastalığın çıkma ihtimali diğer insanlara oranla daha fazladır. Çalışmalar kardeşlerin DNA’larındaki benzerlikleri kanıtlamıştır. Eğer kardeşlerde de aynı tip antikorlara rastlanırsa onlara da sabah ve akşam ufak ve koruyucu dozda insülin verilebilir.

Şeker hastalığın kesin tedavisi için pankreas nakli üzerinde durulmaktadır. İnsülin salgılanmasındaki yetersizliği gidermek için insan pankreasından hücre naklide düşünülen çarelerdendir. Bu sahadaki klinik çalışmalar sonunda henüz tek bir kişinin bile olsa insülinden kurtulmuş olması ilerisi için büyük ümit vermiştir. Aslında bu yol pankreas naklinden daha olası görünmektedir. Çünkü naklin güçlüğü yanında verici bulmakta zordur. İnsülin hapının yanında insüline karşı olan antikorlara bağışıklık kazandıracak bir aşının geliştirilmesi de olası gelişmeler olarak kabul ediliyor. İnsüline bağımlı şeker hastalığının önlenmesi ve tedavisi bugün için mümkün görünmemektedir.

Önemli olan kandaki şeker düzensizliklerini en alt düzeyde tutabilmektedir. Günlük bir insülin programını bıkmadan, usanmadan, aksatmadan sürdürmenin güçlükleri ortadadır. Andrea ve melanie gibi gençlerin bir yandan hastalıklarını kontrol altında tutarken bir yandan da eğitim ve sosyal yaşamın gereklerini aksatmadan yürütebilmeleri için yakınlarının yardım ve desteğine ihtiyaçları olduğu unutulmamalıdır.
Hiç yorum yok: