Çörek Otunun Antihiperlipidemik ve Antihiperkolesterolemik Etkileri

Günümüzde besinlerde giderek artan yağ içeriğinin, vücut yağ miktarındaki artışa ve obeziteye bağlı olarak hiperleptinemik, hipertrigliseridemik ve hiperkolesterolemik etkilere sebep olduğu bilinmektedir. Yapılan çalışmalarda standart yemle beslenen farelerde 80 mg/kg (Pari ve Sankaranarayanan 2009) ve 10 mg/kg (Badary ve ark., 2000) dozda peroz olarak verilen çörek otunun etkin bileşeni timokinonun vücut ağırlığını etkilemediği bildirilirken, 50 mg/kg dozunda gavajla timokinon verilmesi 6 hafta sonunda hem standart diyette hem de yüksek yağ diyetinde canlı ağırlıkları önemli düzeyde düşürdüğü (zayıflattığı) bildirilmektedir (Bacak Güllü 2010).


Benzer şekilde çörek otu yağının 6. haftadan itibaren canlı ağırlığını düşürdüğü ve bu düşüşün Timokinonun besin alımını azaltıcı etkisinden kaynaklanabileceği bildirilmektedir (Zaoui ve ark 2002).

Moleküler düzeyde kolesterol seviyesinin düzenlenmesi, LDL reseptör geninin ekspresyonu aracılığıyla LDL’nin hücreye alınması ve 3-hidroksi-3-metilglutaril-koenzim A redüktaz (HMG-COAR) geninin baskılanmasıyla da kolesterol sentezinin azaltılması olmak üzere başlıca iki mekanizma ile gerçekleşmektedir. Yapılan çalışmalarda diyete % 1 kolesterol ilave edilerek 8 hafta boyunca beslenen farelerde ticari Timokinonun (20, 50, 100 mg/kg) ve çörek otu tohumlarından elde edilen zengin fraksiyonlu Timokinonun (0, 1, 1.5 g/kg) her ikisinin de canlı ağırlığını, besin alımını, plazma total kolesterol (TK) ve düşük dansiteli lipoprotein (LDL) düzeyini önemli derecede azalttığı bildirilirken (Al-Naqeep ve ark 2009, İsmail ve ark 2010) aynı zamanda LDL reseptörü mRNA ekspresyonun arttığı buna karşın HMG-COAR’ın mRNA düzeyinin belirgin olarak baskılandığı belirtilmektedir (Al-Naqeep ve ark 2009).

Hiperkolesteroleminin, ateroskleroz, miyokardial enfarktüs ve serebral paraliz gibi hastalıkların gelişiminde bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Dolaşımda yüksek dansiteli lipoproteindeki (HDL) artış dokulardaki kolesterolün azaltılmasını sağlarken LDL’deki düşüş de kardiovaskuler hastalıkların gelişim riskini azaltmaktadır. Timokinonun hipokolesterolemik etkisi, antioksidan kapasitesinden ve gen metabolizmasında etkin rol almasından kaynaklanabilir ki, bu tür antioksidan bileşikler kısmen LDL’yi oksidasyona karşı koruyarak etki göstermektedir (Zaoui ve ark 2002, Al-Naqeep ve ark 2009, Ismail ve ark 2010). Nitekim farklı günlerde ve dozlarda (0.5, 1, 2, 4, 6 ve 8 mg/kg/gün, i.p.) verilen Timokinonun 4. günden itibaren TK, HDL ve LDL düzeylerini belirgin olarak düşürdüğü belirtilmektedir (Bamosa ve ark 2002).

Bacak Güllü (2010) farelerde Timokinonun standart diyetlere ilavesi ile kontrole göre HDL ve LDL, yağlı diyete ilavesinde ise trigliserid (TG), LDL ve çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) düzeylerini önemli ölçüde azalttığını bildirmektedir. Ayrıca tavşanlarda Timokinonun oksidatif stresi ve aterogenezi azalttığı bildirilmektedir (Ragheb ve ark., 2009). İçme suyuna timokinon ilave edilmesinin, doksorubisinin (DOX) indüklediği proteinüri ve albuminüriyi belirgin olarak engellediği ve nefrotik sendromla ilişkili hiperlipidemi (kolesterol yüksekliği) ve proteinüri (idrarda yüksek protein) için Timokinonun koruyucu bir bileşik olarak kullanılabileceği belirtilmektedir (Badary 2000).


Hiç yorum yok: