Bulaşıcı hastalıklar hakkında bilgiler

Bulaşıcı Hastalıklar
Bulaşıcı Hastalıklar
Çocukluğunuzda bazılarınızın cesurca bazılarınızın titreyerek sıraya girerek aşı oluşunuzu yada çocuklarınızı aşı için doktora götürdüğünüz günleri hala hatırlıyorsunuzdur. Çiçek aşısının rozete benzeyen izi hala çoğumuzun kolundadır. Dünyanın dört bir yanında çocuklar aynı programa uygun şekilde hastalıklara karşı aşılanıyorlar.

Bu öylesine evrensel bir uygulama ki çiçek gibi bazı bulaşıcı hastalıklar yok oldu gitti. Boğmaca, kızamık, suçiçeği, polyo, tetanoz, tüberküloz diğer adıyla ince hastalıkta denilen veremi duymayanınız yoktur. Bunlarla yapılan mücadele öylesine başarılı oldu ki yöresel birkaç vaka dışında bu hastalıkların eski gücünden artık eser yok. Ancak tamamen de yok olmadı bu hastalıklar.

Ülkeler arasındaki insan ve mal trafiği, aşılama konusundaki bazı ihmaller bu hastalıkların yeniden canlanması ihtimalini de devam ettiriyor. Bulaşıcı hastalıkların çoğunun mikroplarına karşı vücudumuz bağışıklık kazanmış durumda.


BOĞMACA

Boğmaca Basili, Bordetella Pertussis
Boğmaca Basili
Boğmacaya neden olan ufak çubuk şeklindeki bordetella pertussis adındaki boğmaca basilidir. Hastalık üst solunum yollarının enfeksiyonu sonucu burun boğaz akıntılarıyla başlar. Aşırı mukus salgısı sonuçta üst solunum yolunda sakızımsı kıvamda kalın bir tabaka oluşturur.

Bronş ve akciğer dokusu iltihabı, boğucu öksürük nöbetleri, beyin hasarı hastalığın olası komplikasyonları arasındadır. Sinir sistemini etkilerse ölüm tehlikesi doğar. Başlangıç aşamasında aşırı bulaşıcı bir niteliğe sahiptir. Boğmaca basili vücuda girdikten 7 ila 14 gün sonra belirtilerini göstermeye başlar.


DİFTERİ

Difteri Basili
Difteri Basili
Bu dönemlerin korkulu rüyası olan ve halk dilinde kuşpalazı olarak da bilinen difteri son derece bulaşıcıdır. Evvelden hastalığın görüldüğü evler karantina altına bile alınırdı. Difteri basili düz, kıvrımlı ve sütun şeklinde olabilir. Basil vücudun her tarafına yayılan bir zehir üretir.

Bu zehir ilk olarak üst solunum yollarında iltihaplanmaya neden olurken, dokuların, alyuvar ve akyuvarların ve bakterilerin gırtlakta birikimi görülür. Gri – mavi salgılardan bir zar yutağı kapatır. Bu bakterilerin üremeleri için ideal bir ortam oluşturur. Zar soluk yoluna ilerleyerek hastayı nefes alamaz bir hale getirebilir. Mevcut aşılar difterinin zehrini dirençsiz hale getirmede ve basili etkilemede yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle difteri basili taşıyan biri hiç farkında olmadan hastalığı yayabilir.


KIZAMIK

Kızamık, Kızamıkçık
Kızamıkçık
Kızamık solunum yoluna atak eden virüs kökenli bir hastalıktır. Ateş, gözlerde sulanma ve kızarma, burun akıntısı, burun ve boğaz mukozalarında kızarma ve şişme hastalığın belirtileridir. Bir iki günde döküntüler önce yanak mukozasında başlayarak bütün vücuda yayılır. Döküntüler bütün vücudu kapladığında ateş 40 dereceye kadar yükselebilir. Kulak iltihabı, burun boşluğunda, gırtlakta, akciğerler de ve beyinde iltihaplanma tehlikeli komplikasyonlardandır. Döl yatağında yapı ve gelişme bozukluklarına neden olduğundan hamilelikte tehlikeli bir hastalıktır. Düşük yada erken doğuma neden olabilir.

Ancak daha hafif bir enfeksiyon olan kızamıkçık hamileler için daha büyük tehlikeler taşır. Bebekte sağırlık, görme özrü, kalp fonksiyonlarında bozukluk ve zihin özrüne neden olabilir. Hamileliğinde kızamıkçık geçiren annelerin bebeklerinin yüzde 10’nun bir yıl içinde hayatlarını kaybettikleri saptanmıştır. Kızamıkçık hamile olmayan hastalarda ise sadece ateş iştahsızlık ve döküntüyle geçer.


KABAKULAK

Kabakulak
Kabakulak
Kabakulak 5 ila 15 yaş arasında çocuklarda sık rastlanılan virüs kökenli bir hastalıktır. Tükürük bezlerinin iltihaplanarak şişmesiyle ortaya çıkar. Bu enfeksiyon nedeniyle bezler şişer ve yutkunurken büyük ağrıya neden olur.

Erkeklerde er bezleri, prostat kadınlarda memeler ve yumurtalıklar, pankreas gibi bezlerde de iltihaplanma şişme ve sertleşme görülebilir. Ergenlik dönemini geçmiş erkeklerde ise kısırlığa neden olabilir. Menenjit ve işitme arızaları da olası komplikasyonlardandır. Kalp zarını etkilemesi halinde ölüme kadar giden sonuçları olabilir.


ÇOCUK FELCİ (POLİOMİYELİT)

Çocuk Felci, Poliomiyelit
Çocuk Felci,
Poliomiyelit
Çocukların aşılandığı virüs kökenli bir başka hastalıkta poliomiyelit olarak da bilinen çocuk felcidir. Bugün çocuk felci artık neredeyse yok olmuştur. Devam eden aşılamalar olası bir salgın başlangıcına karşı alınan önlemlerdir. Polio virüsü önce sindirim sistemini etkiler ve kan dolaşımıyla vücuda yayılır. Virüs sinir sistemine ulaşınca felç durumu ortaya çıkar. Kaslarda görülen bu felç durumunu ağrılar izler. Felç durumu bazı hallerde geçici bazı hallerde de kalıcıdır. Belirtilerden sonra bu hastalığa herhangi bir tıbbi müdahale yapılamaz.


TETANOZ

Tetanoz, Paslı Çivi
Tetanoz, Paslı Çivi
Tetanozu duymayanımız yoktur. Tetanoz sinir sistemini vuran bakteri kökenli bir hastalıktır. Çizgili kaslarda bir sertleşmeye spazma ve dayanılmaz ağrılara neden olur. Diğer bulaşıcı hastalıkların konakladığı yer insanlarken tetanoza neden olan bakteriler çevreden bulaşır. Bakteri vücuda ufak açıklıklardan girer. Vücuda girdikten sonra bakteriler çoğalır ve öldürücü bir zehir üretir. Hastalık sinir sistemine vardığında belirtiler zirveye varır. Sonuçları genellikle ölümcüldür.


VEREM (TÜBERKÜLOZ)

Verem, Tüberküloz
Verem, Tüberküloz
Çok genç yaşlardan beri adını duyduğumuz bir başka bulaşıcı hastalık da verem diğer adıyla tüberkülozdur. Etkeni verem yada koh basili olarak bilinen bakterilerdir. Bakteriler solunum sistemi yoluyla vücuda girer. Değişik organlarda yerleşebilen basili çoğunlukla giriş yolları olan ciğerlerde yerleşir. Difteri ve verem antibiyotik ve enfeksiyon giderici ilaçlara cevap verebilen hastalıklardır. Buna karşın tetanoz ve çocuk felci tedavi kabul etmez ve ciddi izler bırakır. Bulaşıcı hastalıkların bu tehlikeli gelişmeleri ve sonuçları bilinirken aşı gibi kolay ve etkin bir yöntemden yararlanmamak düşünülemez.


İlk aşıyı kim bulmuştur?

İlk aşıyı Çinliler bulmuştur ve kullanmıştır
İlk aşıyı Çinliler bulmuştur.
Aşı ilk olarak Çinliler tarafından bulunmuş ve kullanılmıştır. İpek bir iplikle iltihaplı bölgeden aldıkları cerahati güçsüzleştirmek için kuruttuktan sonra sağlıklı kişilerin derisinde açtıkları ufak bir açıklıktan vücuda vermek bu yöntemin ilk şeklidir. Günümüz anlamında ilk aşı 1798 de İngiliz hekimi Jenır’ın süt sağması sırasında inekten çiçek virüsü alan bir çiftçi kadının çiçek hastalığına karşı sürekli bir koruma sağlamasıyla saptanmıştır.

Bundan bir asır sonra Lui Pastörn mayalanma ile hastalıklara mikroorganizmaların neden olduğunu kanıtlamış ve bunun üzerine kuduz ve şarbon aşılarını bulup uygulamıştır. Pastörn 1885 yılında kuduz bir köpek tarafından ısırılan çobana hemen kuduz aşısı uygulamıştır. Henüz kuluçka safhasında olan patojenik maddeyle aşı arasındaki mücadeleyi aşı kazanmıştır. Çoban yaşamını sağlıklı bir biçimde sürdürürken pastörn de yöntemini kanıtlamıştır.


Peki aşının etkisi nedir?

Lenfosit adı verilen bir grup akyuvar vücuda giren yabancı bir unsura karşı ilginç bir tepki gösterir ve antijen dediğimiz bir organizmayla özdeşleşip onu tanıyarak üremeye başlar. Sonra bu antijenleri tanıyan lenfositler antikorlar oluşturarak yabancı unsura saldırır, onu etkisiz hale getirirler. Ve bu antikorlar vücuda uzun süreli bir bağışıklık kazandırır. Aşı maksatlı olarak bir antijenin vücuda verilmesidir. Hastalığı taşıyan bu antijenler zayıflatılmıştır. Antijenlerin varlığı vücudun ona karşı antikorlar üretmesine yol açar.

Kararlılıkla yürütülen aşılama kampanyaları bulaşıcı hastalıkları büyük çapta yok etmiştir. Uluslararası birçok sağlık kuruluşu. Bu yönde ciddi gayret sarf etmektedir. Bunun sonucunda özellikle gelişmiş ülkelerde bulaşıcı hastalıklara karşı verilen mücadele büyük çapta kazanılmıştır. Ama gelişmekte olan ülkelerde tehlike devam etmektedir.

Dünyada dakikada 8 çocuk bulaşıcı hastalıklar sonucu ya yaşamını yitirmekte yada sakat kalmaktadır. Bu hastalıklar eksik beslenme ve kötü yaşam koşulları nedeniyle zayıf düşen vücutlarda çok ağır seyretmekte ve çoklukla ölüme neden olmaktadır. Birçok geri kalmış ülkede bulaşıcı hastalıkların en yaygınlarından olan sıtma nüfusun büyük bölümünü kırıp geçiriyor. Uluslararası sağlık örgütleri bu ülkelerde topyekün aşılama gayretlerini sürdürüyor. Bu ülkelerde yapılan mücadelenin tüm dünya için önemi açıktır.

Araştırmacılar yeni yeni aşıların keşfinin peşindeler bunların arasında suçiçeği, solunum yolları enfeksiyonları var ama tabiî ki en önemlisi AİDS ile ilgili çalışmalardır. Şurası muhakkak ki bulaşıcı hastalıklara karşı en etkin önlem aşıdır. Bu nedenle herkes kendisinin ve aile bireylerinin aşı kayıtlarını tutmalıdır. Bu konuya göstereceğimiz dikkat yalnız kendi sağlığımız için değil toplumun sağlığı içinde önemlidir.


Hiç yorum yok: